Çocuktum ve çok hayal kurardım.En sevdiğim şeydi bu kimselerin olmadığı bir yerde olmayan şeyleri var etmek.Şehirler vardı hakkında hiç birşey bilmediğim ve insanlar kaşını gözünü istediğim şekle benzettiğim. Mutluluğun kelime anlamını bilmesem de bilmediğim şehirleri henüz tanımadığım insanlar ve ben mutluyduk o dünyada.
Eğer o gece hayal kurmayı becerememişsem ya da kurduğum hayali beğenmemişsem uyuyamazdım. Yani benim diğer güne başlamak için illaki bir hayalim olmalıydı eksik kalırdım, tutunamazdım başka türlü.
Aslında dinlediğim masalların izlerini taşımazdı hayallerim ya da okuduğum kitapların diyarlarına götürüp getirmezdi beni; mesela gökten üç elma düşmezdi ama düşseydi eğer birini mutlaka ben alırdım.Benim hayallerim başkaydı...
Aslında o zamanlar bir tek benim hayallerim yoktu,etrafımdaki herkesin ağzından duyardım o an onda olmayanı ama olursa ekibeti belli olanı.Mesela annanem hep bir küp altın bulmayı hayal ederdi öyle rastgele yürüyeceği bir yolda ben de ısrarla sağa sola bakınırdım. Hatice teyze torunun askerden gelmesini,Fatma teyze kocasının artık içmemesi,İsmet teyze evlenmeyi belki de...Yani kısacası ben hayalleri çok olan bir çocuklukta öğrendim hayal kurmayı.
Ama bazen 'keşke' derlerdi konuşurken çok hayal kurduğuna inanadığım insanlar. 'Keşke şu gençlik bende olsa...'Annanemin bir küp altın bulabileceğine inanırdım da geçip gittiği bir yolu keşke diye iç çekerek anlatan insanlar garip gelirdi bana.Anlamazdım onların hep böyle dünyaya geldiğini düşünürdüm. Ben çocuktum işte onlar ise anne,baba,teyze,amca...
Çok sonraları anladım ki,insanın yaşama dair olmasını istediği şeyler umutmuş; yaşayamayıp içinde solmaya bıraktıkları ise hayal.Umudu oldukça yıllara sırt verebilenler kaybettikleri umutlarını süsüleyip başka bir isimle kendi dünyalarına taşırlarmış. O dünya ki,gelmeyecek bir gideni getirir,ölümün yakışmadığını diriltirmiş. Kimsecikler olmazmış ademoğlunun gölge tarafında,kimseye duyurmazmış kendi dünyasına taşıdığı hayallerini.Kabullenmiş gibi görünülen bir yazgıya isyan ederlermiş sessizce ve ' bak ben daha iyisini yazdım derlermiş' kadere. Kaderin ona güldüğü günlerde ademoğlu daha şen kahkahalar atarmış o dünyada. Bazı hikayelerde mağlubiyetlere inat mutlu sonlar yazarmış,atarmış sevmediklerini yenisini alırmış yerine,kaşını gözünü beğenmedi mi onu da silermiş yeniden çiziverirmiş.Bazen öyle ağzından kaçırsada hayallerini yutkunuverirmiş geri çünkü o dünyanın tek kuralı ,dilsiz olmakmış.Ve konuşabildiği mutsuz dünyasından; lal olduğu mutlu dünyasına kaçarmış.Bazen de öylece durup ,niye daldın dediklerinde, 'hiç' dermiş, kendim yarattığım dünyama bir gittim geldim diyemezmiş.
İnsanoğlunun umutları büyükken hayalleri küçücükmüş ve onlar kaybettikleri umutlarına inat büyük tutumuşlar hayallerini. Ve hayaller insanları aldatır diyenlere inat duyuramadıkları kahkahalar atmışlar hep çünkü o ülkede konuşmak yasakmış...
12 ARALIK \ŞİŞLİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder